İnsanoğlunun yıllardır cevabını aradığı bir soru var: uykunun bir amacı var mı? Yaşamımızın üçte birini geçirdiğimiz uykunun amacı, tam olarak bilinmiyor. Uyku ihtiyacı, açlık gibi oldukça güçlü bir güdüye yol açarak kişiyi bu eksikliği tamamlamaya yöneltiyor. Uyku eksikliğinin, adeta ısrarlı bir alacaklı gibi davranmasının sebebi bilinmiyor. Her gün mutlaka vücudun ihtiyacı olan süre kadar uyumak gerekiyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, eğer eksik uyursak daha sonra borcunu geri alıyor. Uyku süresinin türler arasında değişiklik göstermesinin nedenleri ve önemi, bilinmeyen noktalardan bir diğeri. İnsanların ilerleyen yaşla birlikte uyku ihtiyacının azalması da açıklanabilmiş değil. Başka bir bilinmeyense, uykunun neden REM ve non-REM olarak bölündüğü. Uyku eksikliğinin olumsuz etkilerinin bilinmesine karşın, uykunun yararları hakkında çok az şey biliniyor. Vücuttaki bir çok hormonun salgılanması ve organları n çalışması biyolojik bir ritim eşliğinde gerçekleşiyor. Bu düzen içerisinde uykunun çok önemli yeri var. Uyku düzenini bozan durumlar vücut dengesini de olumsuz etkiliyor. Beyin dahil olmak üzere bir çok organ uyku sırasında çalışmaya devam ediyor. Yani uyku, sadece organların dinlenmesi için gerekli bir mekanizma değil. Uyku, belki de organların kendilerini tamir etmek için bir bakıma vücudun kendisini rölantiye alması. Ruhsal dengenin sağlanması için de uyku gerekli.
Uykunun amacını anlamak için, uykunun REM ve NREM kısımlarını anlayabilmek gerekiyor. Talamus, hipotalamus ve beyin sapında bulunan uykuyla ilgili merkezlerde REM ve NREM uykularını tetikleyen bölgeler bulunuyor. Buralardan salgılanan çeşitli moleküller, uykunun REM-NREM geçişini kontrol ediyor. Serotonin, histamin, adrenalin, non-adrenalin ve oreksin, REM uykusunu sonlandıran moleküller. Uykunun REM evresinde beynin alt merkezlerindeki sinir faaliyetleri uyanık durumdakine oldukça benzerlik gösteriyor. Bu iki durum arasındaki en önemli farklılıklar, salgılanan moleküller arasındaki küçük değişiklikler. Uyku merkezlerindeki histamin salınımındaki azalma, uyku sırasında bilincin kaybolmasına yol açıyor. Noradrenalin salınımındaki azalmaysa uykuda kas gevşemesini sağlıyor. Bu mekanizmaların aydınlatılması, uykunun biyolojik amacının anlaşılması için oldukça önemli.
Türler arasındaki uyku süresi farklılıklarının sebebinin aydınlatılması, uykunun amacının anlaşılması için önemli sayılıyor. Hayvanlardaki uyku düzeni insanlardan farklı. Yarasalar günün 18-20 saatini uyuyarak geçirirken, filler günde 3-4 saat uyuyor. Bazı kuşlar tek gözü açık olarak ve çok kısa süreyle uyuyorlar. Yunusların uykusuysa oldukça ilginç. Yunuslar uyurken beyin yarım kürelerinden sadece birisi uyuyor, diğeriyse uyanık kalıyor. Her 2 saatte bir uyuyan ve uyanı k olan yarım küreler nöbet değiştiriyor, ayrıca, yunuslar akvaryum gibi ortamlarda aynı yönde daire çizerek uyuyorlar. Uyku süreleri, hayvanların türüne, beyin ağırlığına ve beslenme özelliklerine göre farklılıklar gösteriyor. Bu değişikliklerin temeldeki nedenlerinin ortaya çıkartılması, uykunun amacını aydınlatma yönünde atılacak önemli adımlar olarak kabul ediliyor.
REM ve NREM uykularının amacı tam olarak bilinmese ve bu konuda birçok teori olsa da, ortak görüş, uykunun tüm türlerde ortak bir sebebi olduğu yönünde. Uykuda beyin neredeyse uyanıkken olduğu kadar faaliyet içerisinde. Uyku sırasında meydana gelen karmaşık sinyaller sayesinde beyin, birçok problemini çözebiliyor, kendisini yeniden şekillendirip kişiyi günlük hayata hazırlıyor. Gün içerisinde azalan ya da tükenen çeşitli moleküller, uykuda tekrar sentezleniyor. Uykunun öğrenme ve belleği geliştirmede de önemli rolü var. Uyurken beyinde gerekli bağlantılar sağlamlaşıp, gereksiz olanlar kopuyor ve günlük hayata daha kolay uyum sağlayacak hale geliyor. Beynin bu yoğun çalışması, hiç farkında olmadığımız ruhsal ve duygusal sorunlarımızın çözümüne de katkıda bulunuyor. Böylece iyi bir uyku sayesinde beynimiz, ertesi güne çok daha iyi ve zinde başlama olanağı tanıyor bize.
Tüm Makaleleri Gör |