Rüyalarımızı anladığımız zaman, kendimizi de anlamaya başlarız.Kişisel deneyimler sonucunda rüyalarımızı biz yarattığımıza göre, verilen mesajları en iyi çözebilecek kişide biziz demektir.Çağlar bıyunca rüyalara,mitolojik,dini ,bilimsel ve analitik yaklaşımlarda bulunulmuştur.Bunların hepsi bizi yorumu ve cevapları kendimizde aramak yerine, dış dünyada yada bize ait olmayan yerlerde aramaya itmiştir.
Bu tür dış kaynaklı yaklaşımlar,kendi rüyalarımızı başka insanların rüyalarıyla karşılaştırmak,nesnelerin,sembollerin geleneksel ve sosyal anlamlarını keşfetmek açısından çok değerlidir.Rüya sözlükleri rüya tabirinin temel taşıdır ama,rüyalarımızdaki şekil ve semboller sadece bizim için anlam taşırlar bunu unutmamak gerekir.Bunlar kişisel tecrübelere,inançlara,kültürel özelliklere ve içinde yaşadığımız çağdaş ortama göre değişir.Örnek olark güneş sembolünü alalım,Güneş batı kültüründe hayat canlılık,enerji ve ümüttir.Üzerine güneşin parladığı insannlar şanslı sayılırlar.Ama eğer sıcak iklimli bir yerlerde doğup büyüdüysek,güneş yaşamsal tehditi ifade edebilir.Eğer kçocukluğunuzda size güneş çarptıysa, sembolün geleneksel anlamı yerine sizin için ifade ettiği şahsi anlam ön plana çıkar.Bu nedenle dış kaynaklı yorumları,iç dünyamızı anlayarak tamamlamalı,zeka ve içgüdünün,beyin ve kalbin sentezini bulmalıyız.Tüm problemlere duygusal ve pratik olarak iki açıdan yaklaşabiliriz.Aynı soruna uyanıkken akılcı ama uyurken içgüdüsel ve sembolik olarak yaklaşırız.Bu,hayata birde iç dünyamızdan bakış demektir..iki bakışı birleştirebilirsek her ikisinden de en iyi şekilde yararlanabiliriz..
Bazen rüyalarda ilham gelir,orjinal fikirler oluşur.Kabul etme süreci öğrenilir,çözümler üretilir.Bazen,sorunlarımızdan bunalmış olarak uykuya dalar,uyanınca hayatın hiçte o kadar kötü olamdığını düşünürüz bir nevi tazelenmiş olarak uyanırız.Bunun nedeni,sorunun üzerinden bir gece geçmiş olması ve gün içinde zekamız karşısında sessiz kalmış kalbimizin gece bizimle konuşmuş olmasıdır....
Rüyalarımızı çözümlemek çok önemlidir.Rüyaları uyanıkken yaşadığımız dış dünyadan çok farklı,yol gösteren etkin bir bilgelik kaynağı olarak görürsek,tarihteki örneklerde de olduğu gibi bizde bu kaynaktan yararlanabiliriz.Bazı bilim adamları keşiflerini rüyada yapmış,bir çok kompozitğrler eserlerinin ezgilerini rüyalarında dinlemiş,bazı yazarlar belli bir sahne ve hikayeleri rüyalarında yaratmışlar ve kağıda dökmüşlerdir..Eski insanlar bu iç kaynağı kabullenip,onunla bağlantı kurmak için çaba sarfederlerdi.Hayatlarındaki problemleri çözümlemek için rüyaya yatarlardı..ama bu doğru zamanda,doğru rüyayı istemek demektir.Bunun için özel mabetlere gider,tanrılarından,tanrıçalarından,ve tanrıdan yardım isterlerdi.Çağımızda rüyalar yorgun bir beynin bağlantısız sayıklamaları olarak algılandığı için,insanlar önemli rüya görmüyorlar görsede önemsemiyorlar.Bu gün tapınakların olmaması yaratıcı rüyaların geçmişte kaldığı anlamına gelmez..Eğer rüyaların insanaın iç dünyasından kendine sunduğu bir yardım olduğunu algılayabilirsek ve bunu içtenlikle kabul edersek,o zaman rüyalarımızın yardımlarını görmeye başlarız.
Tüm Makaleleri Gör |